PEYGAMBER’LER DE YANILIRLAR(3)
Allah, böyle bir olay gündeme getirilince 4 şahit getirilmesini istemişken, kulları bir şahide bile gerek görmeden, hiçbir titizlik göstermeden, birbirinin ağzından aldığı haberi doğruymuş gibi, bir şeylerde ekleyerek başkalarına duyuruyorlardı.
Her iftira, böyle değil midir? Her asılsız haber yaymak, böyle değil midir? İlk duyulduğunda araştırıp, önüne set çekmek, kapatmak, iddia sahibi veya suçlanandan delil, ifade istemek gerekirken, gerek Müslümanlar bu hataya düşüyorlar, gerekse Peygamber insanların dedikodu ve iftirasına uyarak, hakkında iftira söylentisi bulunan eşini babası evine göndermesi, bu iftirayı uyduranlar için destekleyici görüntüsünü vermek, doğru olmayacağından Allah uyarıp ikaz etmiştir.
“Bu iftirayı işittiğiniz de, erkek ve kadın müminlerin kendi vicdanları ile hüsnü zan da bulunup da bu apaçık bir iftiradır, demeleri gerekmez miydi? Onların da iftiracıların bu konuda dört şahit ve delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyle ise onlar Allah nezdinde (yanında) yalancıların ta kendileridirler” (24/Nur 12, 13)
Yine Hz. Peygamber, eşlerinden Zeynep Binti Cahş’ın evinde bal şerbeti içmiş, bundan dolayı onun yanında biraz fazla kalmıştı. Bunu kıskanan iki hanımı Aişe ve Hafsa annelerimiz aralarında konuşup, anlaşıp, Peygamber yanlarına geldiğinde, kendisinden megafir kokusu koktuğu-nu söylerler. Hz. Peygamber megafir yemediğini söyler. Demek ki bal yapan arı, megafir çiçeğinden bal almıştır, dedi, bir daha bal şerbeti içmeyeceğine yemin etti, kendine haram etti
“Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allah’ın sana ve müminlere helal kıldığı şeyi, niçin kendine haram kılıyorsun? Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.” (66/Tahrim 1)
Burada yapılan yanlış, Allah tarafından düzeltilmiş ve hem Allah’ın helal ettiğinin Peygamber tarafından da olsa haram edilemeyeceğini vurgulamış, hem de böylesi yapılan yeminlerin bozulmasında herhangi bir mahzur olmayacağını belirtmiştir. Allah diyor ki; benim yetkime, gücüme kanunuma, peygamberler dâhi ortak değildir diyerek bizleri de uyarıyor. Birileri, Peygamber başta olmak üzere bazı kulları, kişileri Allah’ın yetkisine ortak etmeye kalkışıyorlar, bu doğru olmaz.
“Allah kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmek istemez.” (18/Kehf 26)
“Hâkimiyette ortağı bulunmayan” (17/İsra 111)
Bu ikazları yapan Allah, Elçisinin yanlışlarını düzeltmiş, yol göstermiştir. Bunlar, bizi de bağlayıcıdır.
Başka bir ayette bakın Allah nasıl ikaz ediyor.
“Allah’ın dilemesine bağlanmadıkça (inşallah demedikçe), hiçbir şeyi yarın yapacağım, deme. Bunu unuttuğun takdirde, Allah’ı an ve umarım Rabbim beni doğruya bundan daha yakın olan bir yola iletir de!” (18/Kehf 23-24)
Bu ayetlerde de, Allah, Elçisi’ni uyarmakta ve ona doğru olanı göstermektedir. Yahudilerden bir grubun, Allah’ın Elçisi’ni güya imtihan etmek amacıyla bazı sorular sordukları, peygamberin de, bu soruların cevabını vermek için, “inşallah demeden”, yarın gelin, size sorularınızın cevabını vereyim demesi ile ilgili ikaz ve uyarıdır.
Hz. Peygamber, kendisine sorulan bu sorulara, elbette ki Allah’dan, gelecek cevapları verecekti. Bir zaaf göstererek, yani Allah’ın ne zaman cevap göndereceğini kesin biliyormuş gibi, yarın gelin, size sorularınızın cevabını söyleyeyim, demiştir. İkaz bundan dolayı gelmiş ve Allah Elçisi’nin, bu gibi durumlarda nasıl davranması gerektiğini bildirmiştir.
Allah göndereceği vahyi, (ayeti) ancak kendisi istediği
zaman gönderir, elçisinin söz verdiği vakitte değil! Elçinin de derse ihtiyacı vardır. Öğreneceği şeyler vardır. Vahy, elinin altındaymış gibi, hemen yarın gelin, cevabınızı alın, demesi ayete göre mümkün değildir.
Bazıları yine vehimlerini ortaya koyarak Peygamber’i eleştiriyorlar; veya küçük düşürüyorlar, gibi düşünebilir. Hz. Peygamber’i büyütmek ya da onun büyüklüğünü kabul etmek onu insanüstü yapmakdan, bilakis, Kur’an’da ki Allah’ın emirlerine uyarak, bizler gibi bir insan olduğu gerçegi ile değerlendirip, peygamberlik makamına koymak-la olur. Allah’a eş tutmakla olmaz. Allah, elçisini sürekli olarak görüp gözetmekte ve davranışlarında ve hatta niyetlerinde ki yanlışlıkları, yanılgıları düzeltmektedir. Çünkü, o bir insandır. Yanılmamak sadece Allah’ın vasfıdır. Allah’ın elçisi de olsa yanılır. Yoksa, hâşâ, ben kimim ki, Peygamber’i eleştireyim?