SORU- CEVAP -46-

 

 

 

 

 

Bu ve benzeri ayetler, cahiliye
dönemi insanlarının ve önceki insanların,
cahillikleri sonucu, Allah’ın
vahyini önce inanılması farz olarak
değil, gelene ve duyumlarını önce
inanılması gerektiğine ve Allah’ın
yarattığı, meleklere, peygamberlere,
insan, cin ve şeytanlara, görünmez
diğer varlıklara sığınıldığını bunun
sonucunda onların kulu olduklarını
açıklıyor. Böyle şeyler olur mu demenin
bir mazereti yoktur.
“Şu da bir gerçek ki, insanlardan
bazı kimseler cinlerden bazılarına
sığınırlardı da onların taşkınlıklarını
artırırlardı.” 72/Cin, 6
“İnkarcılar, Beni bırakıp da, benden
ayrı olarak benim kullarımı kurtarıcı
veli edineceklerini mi sandılar.
Biz cehennemi kafirlere bir konak
olarak hazırladık.” 18/Kehf, 102
“Allah kullarına kafi değil midir?
Seni Allah’dan başkalarıyla korkutuyorlar.”
39/Zümer, 36
Tüm şirk düşüncelerinde, sapmalarda
Allah’ın yersizliği fikri vardır.
Ve acaba, ne olur, ne olmaz, kendimi
garantiye alayım derken, Allah’a tam
güvenmediğinden o güvensizliğin
araya veli, evliya, cin, şeytan, melek,
peygamber gibi şeyh efendi, hoca
alim, seyda, sultan ve çeşitli nesneleri
koyarak onların yardımıyla, onların
yüzü suyu hürmetine, onların
hatırına güvenilerek yapılan sözde
dini davranışlardır. Bunların doğru
olmadığını Allah Kur’an da açıklamasına
rağmen ellerinde delili olmayanlar
sadece duyumlara dayanarak
bunlar doğrudur diyerek, inatları
sayesinde Allah’ın ayetlerini tesirsiz
duruma getiriyorlar.
Şeytanlar cinlerin yoldan çıkmış
olanlarıdır. Allah Kur’an da kötülük
odağı cin ve şeytanı tanıtırken
Allahl olan ilişkisinde İblis Adem
yani insanla olan ilişkisinde de şeytan
olarak tanıtıyor. İnsan ve cinler
irade yönünden birbirine benzerler.
İnsanlar da cinler de yapacakları işlerden
sorumludurlar. İnsanların
Müslüman olanı, Hıristiyan, Musevi
veya diğer inançta olanları vardır.
“Ben insanları ve cinleri (iradeli
varlıklar olarak) sadece Allah’ kulluk
etsinler diye yarattım.” 51/Zariat, 56
“Artık dileyen iman etsin, dileyende
inkar etsin.” 18/kehf, 29
Allah Kur’an da insan ve cin topluluğuna
kendi türlerinden peygamber
gönderdiğini açıklıyor.
“Ey insanlar ve cinler topluluğu!
İçinizden size ayetlerimi anlatan ve
ahiret günüyle karşılaşacağınıza dair
sizi uyaran peygamberler gelmedi
mi?” 6/Enam, 130
İnsanlar görünmeyen varlıklarda
güç var zannediyorlar ve evhamlarının
etkisinde kalıyorlardı. Bilinmezlik
korkuyu, korkuda vehimlerini
tetikliyordu. Böylece insan kendi
kendini iradesizleştiriyor ve sonunda
cinlere teslim oluyorlardı. Cinlere
teslim olunup işin ucu açıldı mı sonu
da geliyordu. Cinlere teslim olunursa,
peygamberlere, meleklere, veli,
evliyalara, şeyhlere, yatırlara, türbelere
niçin teslim olunmasın anlayışla,
şirk ve ortak koşma böylece yapılıyordu.
İnsan anlayamadığı şeylerden
önce Allah’a sığınacak sonra da anlayamadıklarını
Kur’an’la ve ilimle
aydınlatacak, böyle bir anlayış imkanı
verdiği için tekrar Allah’a sığınacaktır.
Bu sığınma Allah’a hamd ve
şükürdür. Kur’an-ı anlamayıp içine
sindirmeyen insanlar, doğruyu bilmedikleri
için geceyi öcüleştirirler.
Yani Allah’ın insana dinlenme vakti
olarak ikram ettiği geceye şer yükü
rolü yüklenerek, cehalet karanlığının
şerrine teslim olup sığınırlar.

#kemalyavuz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.