TARİKATLAR (TARİKAT YOKTUR)-14

Bakara 140. “Yoksa siz İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve esbat’ın Yahudi yahut Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz. Deki siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa Allah mı, Allah tarafından kendisine bildirilmiş bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.”
Yüce Allah’ımız emrini böyle açıklar. Hz. Peygamber’imiz böyle tebliğ eder, Kur’an ayan beyan açıklar, gelin görün ki Din tahripçileri olan diyalogcular Kur’an’ın, Allah’ın ve Hz. Peygamber’in zıddına hala çırpınırlar, aldıkları emirleri uygulamaya gece gündüz demeden TV’leriyle gazete ve dergileriyle savaş açarlar. Zaten Yüce Allah bunların niyetlerini açıkla-mıştır.
Bakara 135. “Yahudi ve Hıristiyanlar Müslümanlara Yahudi ya da Hıristiyan olunki doğru yolu bulasınız dediler. Deki Hayır. Biz hanif olan İbrahim’in dinine uyarız O müşriklerden değildir.”
Hanif: Her türlü batıl dinden uzak durup, yalnızca tek Allah’a ve Hak dine yönelen kişi demektir.
Ali İmran 64. “Resûlüm deki: Ey ehli kitap sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz. Allah’tan başkasına tapmayalım. Allah’a hiçbir şeyi eş olarak tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman şahit olun ki biz Müslümanlarız deyiniz.”
Allah’ımızın emrine karşı hâlâ ısrar edenlerin neye hizmet ettikleri ve zihniyetleri ayan beyan ortadadır.
Görüldüğü gibi İbrahimi dinler anlayışı ve kavramı İslam dini açısından yanlış ve tehlikelidir.
Diyalogu, dini gruplar veya din mensupları arasındaki diyalogların en ideal ve en iyimseri şöyle tarif edilebilir.
Farklı dinlere mensup insanların inançlarını ve düşüncelerini birbirine zorla kabul ettirme yerine, eşitlik, hoşgörü, dürüstlük, samimiyetle, sevgi, saygı, barış ve açıklık ortamında, ortak olan veya olmayan herhangi bir konuda öğrenilmesini, bilinmesini veya birbirini tanımasını, karşılıklı konuşabilmesini, dinlemesini, anlamasını, işbirliğine girebilmesini ve birlikte yaşayabilmesini amaçlayan bir ilişki biçimidir denilebilir.
Çok tehlikeli bir kavram daha söyleniyor. Müslüman İsevi, Müslüman Hıristiyan.
Bu kavram yanlış olduğu kadar tehlikeli, kasıtlı ve küstahçadır. Bir Hıristiyan, Müslüman olunca ona Müslüman Hıristiyan denir ifadesi hiç doğru olmaz. İsevilik, Hıristiyanlık, Musevilik bir kavmi, bir ırkı, bir milleti işaret etmiyor ve etmez.
Bu bir dini işaret eder. Müslüman Türk, Müslüman Arap, Müslüman Alman, Müslüman Fransız, Müslüman İngiliz denir. Yahut Hıristiyan Türk, Hıristiyan Arap, Hıristiyan alman, Hıristiyan Fransız, Hıristiyan İngiliz denir. Veya Budist Amerikalı, Budist Çinli. Fakat Müslüman Budist denmeyeceği gibi, Müslüman Hıristiyan, Müslüman Yahudi denemez. Bir kişi ya Müslüman’dır ya Hıristiyan’dır, ya Yahudi’dir, ya Budist’tir yoksa başka dindendir ama hem Müslüman hem Yahudi, Hıristiyan veya diğerleri olamaz tabiat kanunlarına uymaz.
Kur’an’da Hz. Peygamber’in uygulamasında mevcuttur iddiaları saçmadır doğru değidir. Mesela üçleme oğul, İsa, Rab inanışlarına nasıl hoşgörü, saygı, sevgi ve diyalog yapabilirsiniz dinden çıkarsınız.
Yok böyle değil de iki din mensubu havadan sudan konuşuyorsa bu dinler arası diyalog değil, sadece sohbet olur. Diyalogda karşı tarafın yanlışı söylenecekse bu diyalog olur mu, söylenmeyecekse bu samimiyet mi olur.
İslam sistemi diyalog karşılığı bir kavramı beyandan aciz değildir. Böyle bir kavramı değil, tebliğ ve davet kavramını kullanır. Allah’ımız Kur’an’da Müslüman’ın bunları tebliğ ve daveti kullanın demesine karşı, diyalogcular Allah’a zıt hareketi, Pavlusun Hıristiyanlığı ve onun sürecindeki hareketi, yani diyalog kavramını, misyonerliğin kılıfı olarak ısrarla kullanıyorlar, anlamak mümkün değil. Bu olsa olsa Kur’an’ı ve İslam’ı İncilleştirmek ve İslam’ı Hıristiyanlaştırmaktır.
Kur’an’ı Kerim diyalog diye bir şey başlatmadı. İman ve İslam’ı öğretmeye yanlışları düzeltmeye başladı. İnsanı ve kâinatı doğru anlamaya yöneltti ki buna kitap ehlide dâhildir. Diyalogcuların yaptığı ve dediği gibi, kitap ehline tevhid inancında birleşelim derken, orada kalalım veya iki tarafı da idare edelim demedi.
Henüz Müslüman olmamış, herkes gibi, onları da, kitap ehlini tevhid inancına davet etti. Aksi halde kitap ehline davet gerekmezdi. Kur’an daha hâlâ müşterek tevhid inancının temelinin oluşmadığını söylüyor. Diyalogcular da aksini söyleyip İsa’nın etrafında birleşelim diyorlar. Peki, hâlâ müşriklerle Hıristiyanlar ve Yahudilerin inancında fark yok. Çünkü İsa ve Musa
(AS) lar şirke alet ediliyorlar.
Dinler arası diyalogda, diyalogun olması gereken manası ile yetinmeyip, inançlara doğru uzanılacaksa, tavizleri ve lafı gevelemeyi bırakıp, İncil’deki İsa ile, Kur’an’daki Hz. İsa’nın karşılaştırılması lazım. Diyalogda Hz. Muhammed hep dışarıda tutuluyor ve Hz. İsa öne çıkarılıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.