Tarikatlar (Tarikat Yoktur)9
Başka bir rivayette şöyle deniyor “Kasım b. Muhammed’den bana birkaç hadis yazdırmasını istedim. Şöyle cevap verdi. Hadisler Hz. Ömer döneminde bayağı çoğalmıştı, Hz. Ömer halktan ellerinde bulunan hadis yazılı metinleri getirmelerini istedi. Daha sonra bunların yakılmasını emrederek şöyle dedi. “Kitap ehlinin mişnası gibi Müslümanların mişnasıdır bunlar.”
Yusuf 111: “Andolsun onların geçmiş peygamber ve ümmetlerinin kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler vardır. Bu Kur’an uydurulabilecek bir hadis (söz)değildir. Fakat o kendinden öncekileri tasdik eden her şeyi açıklayan bir kitaptır. İman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir.” -İbni Sad 3/287-
Tarikatçılar ve sufiler, fitnenin yayılmasına yol açmışlar ve akıllı düşünmeyi ortadan kaldırmışlar, akıllarını başkalarına teslim etmişlerdir. Düşünüp akletmeleri, kıyaslamaları gerekir. İnsanları düşüne-mez edeceksiniz onları uyutacaksınız. Sormuyorsanız, düşünmüyorsanız, aklınızı kullanmıyorsanız hür değilsiniz. Hür karar veremiyorsanız sonucu çok ağır ve çetin olur. Sormayan, düşünmeyen, hür olmayan fikir ve inanç sisteminde devreye hurafeler ve evham girer; hayaller din olarak ortaya çıkar.
Tevhidi, tek tanrı inancını korumak son derece çileli bir iştir maalesef. İnsanlığın en çok zorlandığı ve uçuruma düştüğü alan bu iş. O dereceye gelir ki, insan imanla inadı ve küfrü birbirine karıştırabilir. Kur’an’da yüce Allah’ımız gerçek imanın ancak bir şeyi düşünüp doğruluğuna Kur’an, peygamber (hayatı sünneti tavrı) ve aklı birleştirip kanaat getirmekle elde edileceğini; körü körüne inanıp bağlanmanın, taklit etmenin inanmayanların işi olduğunu açıklıyor. Eğer bir toplum taklit düşüncesini seçmişse tüm saygınlığını yitirip her şeylerini kaybederler. Buna misal verecek olursak Türkiye’den baktığımızda görünen Afganistan, Filistin, Çeçenistan, doğu Türkistan, Irak ve diğer, yerler. Ne var? Acı, gözyaşı, ölüm, ırz namus vatan, ibadet, şeref, haysiyet kaybı. Hep kaybedilmiş. Şimdi diz dövmeler, pişmanlıklar, ahlar, vahlar, bedel ödemeler. Bin nasihatten bir musibet iyi derler ya. Bunlar da gözümüzün önünde, ders almak için çaba ve gayret de gözükmüyor.
Bu taklit işine de kısaca değinelim. Taklit boynuna bir şeyi kafaya takıp, aklını, istikametini, hâkimiyetini başkasının eline vermektir. Güdülen bir varlık olup, onun bunun peşinden gitmek, düşünmeden bir şeyi yapmaktır. Eskiyi babadan, dededen miras kalanı, hazır bulup, kabul etmek ve sürdürmektir. Taklit, gerçek dinin emirlerini kabullenmeyip, gelenek uydurma, hurafe, batıl dinde olmayan yolda ısrar etmektir.
Bu işin, gidilen takip edilen yolun yanlışlığı anlatılıp, doğruluğa Kur’an’a davet edilseler o zaman atalarımızı büyüklerimizi bilginlerimizi böyle bulduk onlar böyle yapıyorlardı. Hocamız, efendimiz, büyüğümüz, sultanımız, şeyhimiz yalan mı söylüyor? Onlar boşuna mı yapmış? Sen onlardan doğru musun, akıllı mısın? Gibi çeşitli bahanelerle ısrar ediyorlar. Olabilir herkes hata yapabilir. Allah’ın dışında herkes yanılır. Bunlardan sadece Allah uzaktır.
Zuhruf 21: “Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı tutunuyorlar?”
Zuhruf 22: “Hayır sadece biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izinden peşinden gidiyoruz derler.”
Zuhruf 24: “Ben size babalarınızı üzerinde bulunduğunuz dinden daha doğrusunu getirmişsem yine mi bana uymayacaksınız deyince dediler ki doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi, dini kabul etmiyoruz.”
Ahzab 36: “Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah’a ve Rasülüne karşı gelirse apaçık sapıklığa düşmüş olur.”
Bir de “tahkiki iman” var. Tahkik, hak, gerçek, doğru; deneye, akla, bilgiye uygun olan demektir. Yüce Mevlamız tahkiki bir imanı istiyor. Taklidi bir imanı hazırlık devresi kabul ediyor. Onun için şöyle denir. Taklidi iman insanı uçurumdan aşağı atar, fakat tahkiki iman insanı korur kurtarır. Gerçek iman sahiplerine düşen görev, kendilerine miras kalan taklidi imanı değil Kur’an kaynaklı tahkiki imana sarılmaktır.
Bakara 195: “Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Her türlü hareketinizde dürüst davranın. Çünkü Allah dürüstleri sever.”
Dürüstlük, bir işi tam ve noksansız yapmak, işin hakkını vermektir.
Rum 35: “Yoksa onlara bir kesin delil indirdik de o delil müşrik olmalarını mı söylüyor.”